Bey, kendinden emin
adımlarla köy kahvesinden içeri girmiş olsun. Köylünün bir anda ayağa kalkmasının
sebebini ilk başlarda ahlaki toplumlarda sıkça görülen saygı, kimi içsel tepkilerin altında yatan korku veya var olan sürecin tam olarak algılanamamasından kaynaklı endişe olarak nitelendirebiliriz. Fakat
bana sorarsanız konunun derinlerine inildiğinde kimi durumlarda günler boyu
süren anlamsızlığın herhangi bir sonucuna razı
olma halini yansıtan toplumların var oluş çabalarındaki umut kavramına da göndermeler
yapılabilir.
Bey, çantasından çıkardığı birkaç kağıt
parçasını havaya kaldırarak şöyle der. ’Buraya sizlere iyi haberlerle geldim.
İsimleri okunanlar sırayla gelecek ve memur beyden tapularını alacaklar.
Hepiniz toprak sahibi oluyorsunuz, bundan sonra kendiniz için çalışacaksınız.’
O bunları derken köylü hep bir ağızdan susar. Yılda belki de bir kez gördükleri
bu adamın sözleri onlara pek alışık gelmez.
Her ne kadar durumun dışa yansıması
gerçekleşen anın içsel temalarını bizlere sunsa da asıl cevap şudur ki; İlkel
toplumlarda insanların bulundukları yerden hiçbir yere gitmek istememesi ve her
gün kalakalmışlık hissine biraz daha
alışması, mutluluk isteğinin onları daha az yönetir duruma gelmesiyle
sonuçlanacak bir durumdur.
Bey, sinirlenmiş bir şekilde onlara neden sevinmediklerini sormuş olsun. İçlerinden en yaşlı ihtiyar kendilerini ortaya atarak bahsedilen durumu açıklar bir şekilde konuşmaya başlarlar: ‘Bizim toprakta, mahsulde, fazla parada gözümüz yoktur. Biz başımızda Bey isteriz, buna alışmışız. Başımızda Bey olmadı mı şaşırırız. Dağılırız. Gittiğimiz yönü bilmeyiz.’ Köylü hep bir ağızdan bunun doğruluğunu kabul edermiş gibi ellerini kaldırarak bağırmaya başlar. İhtiyar sözlerini şöyle bitirir. ‘ Arazi kendimizin olunca aramızda toprak kavgaları da başlar. Kudretli adil Beyimiz arazini satma, satma! Satmak kudretinden düşmektir, bizi de satmak demektir, biz cahiliz böyle biliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder