9 Eylül 2013 Pazartesi

İlkel ve Kutsal Yasakların Devrilmesi


           19-20. yy'ları arasında bayrağının beyaz olduğu bir ülke bilinir, Surlar Dağının güneyinde. Efsanelere göre Tabu derler, bir başka dağ vardır, kocaman bir kaya parçası. Bu kaya parçası, etrafındaki toplumlar için, kabile yaşamında belirginleşen ve muğlak bir arkaizme ait içgüdülere karşılık gelen ilkel ve kutsal yasağı ifade etmektedir. Bir gün insanlığın o anki temsilcilerinden 4 gözüpek yiğit kişi, falcılarıyla birlikte Sigmund' un sarayına geldiler. Kendi aralarında konuşup dediler ki:

- Cehaletin, bütün bahtiyarlığı Tabu Dağ denilen bu kaya parçasına bağlıdır. Onları yıkmak istiyorsak kayayı onların elinden alıp, yok etmeliyiz.

             Bu konuşmalardan sonra varılan karar üzerine Beyaz Bayrak Ülkesi, o kayanın kendilerine verilmesini istediler. Görüşmeye elinde siyah bir bayrakla  katılan Cehaletin seçimlerle yeni başa getirilen Hakanı, isteğin nereye varacağını düşünmeden ve umarsamadan bu arzuyu kabul etti. Yurdunun bir parçası olarak düşündükleri bu kayayı onlara verdi. Halbuki Tabu Dağ bir kutsal kayaydı onlar için, bütün ülkenin yaratılışları bunun üzerineydi. Bu tılsımlı taş, o yurdun bölünmez bütünlüğünü temsil ediyordu; elden çıkartılırsa bu bütünlük parçalanacak, bütün saadet yok olacaktı. Öyle inanılmıştı.

             Hakan kayayı vermesine verdi ama kaya öyle kolay kolay sökülüp götürülecek türden değildi. Bunu anlayan BBÜ, kayanın çevresine odun kömür yığıp ateşlediler. Kaya iyice kızınca üzerine sirke döküp paramparça ettiler.
Olan o zaman oldu işte. Cehaletin bütün kurdu kuşu, bütün hayvanları dile geldi, kendi dillerinde kayanın verilişine ağladılar. Yedi gün sonra günahı bağışlanmaz olan bu düşüncesiz Hakan öldü. Halk bir süre daha rahat yüzü görmedi. Irmaklar birbiri ardınca kurudu. Göllerin suyu buhar olup uçtu. Topraklar yarıldı, ürün yeşermez oldu.

           Günlerden sonra tahtın başına Aklıselim Han'ın torunlarından biri hakan olarak oturdu. Gelir gelmez; yok edilmiş tabular üzerinde kurulacak yeni düzenin onlar için yeni bir başlangıç olacağından bahsetti. O zaman canlı cansız, evcil yaban, genci yaşlısı bütün yurtta soluk alan almayan ne varsa hepsi birden:

- Sex!. Sex!. diye çığrışmağa başladı. Derinden, iniltili, neşe dolu, eli böğründe kalmış bir çığrışmaydı bu. Yürekler dayanmazdı.

            Tüm halk bunu ilahi emir diye bildiler. Toplandılar,  hunharca seviştiler; yurtlarını, yuvalarını bırakıp zevke, sefaya yöneldiler. Sonunda bir yere kadar diyip durdular. Tüm bu aydınlanma için BBÜ'ne sonra da Sigmund'a teşekkür ederek saygılarını belirttiler. İki ülke arasında dostluk kurulup ilkel ve kutsal yasaları devirdiler. Daha sonrasında yaşayıp çoğaldılar. Hunharca çoğaldılar.

Dünya nüfusu: 7.046 milyar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder