13 Aralık 2012 Perşembe

Ulu Ağaç Destanı

           İrokua kabilesinden Çavuşevsku ve Tzikişvili cadırlarından çıkıp karınlarını doyurmaya karar verdiler. Buldukları her çalılık arkasına dalarak mideye indirilesi şeyler kovalamaya başladılar. Az gittiler uz gittiler neyse ki gölün kenarında ıspanaklı börek yapan çayı güzel bir yer keşfettiler. Tzikişvili ıspanaklı börek sevmezdi o da domatesli küçük pizzalardan söyledi. Yemekler gelene kadar tezgahın arkasındaki dişiyi kestiler. Güzel değildi yine de kesmeye devam ettiler.  Karınlarını bir güzel doyurduktan sonra kimselere karışmadan çadırın yolunu tuttular, dönerlerken bir de iddaa yaptılar, belki de yapmadılar. Ev yolunda onları Ulu bir ağaç karşıladı. O kadar uluydu ki o kadar olur. Yanına sokuldular. Bir de ne görsünler! Ulu Ağacın dallarında afrika tarzı müzik yapmaya elverişli, kuru şık-şık yaprakları var. Çok sevindiler. Akşama kadar kamış içip müzik yaptılar. Dans ettiler ve gönüllerini hoş tuttular. O gün bu gündür Ulu Ağac her Zamoga türküsü çalındığında anılır.

12 Aralık 2012 Çarşamba

Kika (1993)

"Öldürmek ayak tırnaklarını kesmek gibidir; başlangıçta sıkılır ve ertelersin,
ama bir kere başladınmı; düşündüğünden çok daha hızlı yapabildiğini farkedersin.
ve onları yeniden kesene kadar biraz zaman geçeceğini bilmene karşın
sen farkında olmadan tekrar uzarlar" repliğine yer veren bu filmde, kara komedinin üstadları arasında sayılan Almodovar bağımsız avrupa sinemasının örnek yönetmenlerinden birisi -imiş. Şunu da söylemeliyim ki gördüğüm en komik tecavüz sahnesini izledim. Abi için eşcinsel deniyormuş, buyursun densin. Son replikte özetlemiştir ne demektir kadın kafası. Bir çok kavramla dalga geçtiği kara komedisini zevkle izletti bana. Andrea Scarface karakterine bayıldım, aşk duydum, bakakaldım. Jean paul Gaultier tarafından tasarlanan kıyafetleri de gayet başarılıymış. Bir çok yerde devamını getirdiği filimleri için muhafazakarlaşmasından bahsetseler de izlemeye değer diye düşündürüyor.

10 Aralık 2012 Pazartesi

Mix'imizin amacı; sevdiğimiz, dinlediğimiz parçaların derli tolpu dursumasını istememizdir. Bu mix ile birlikte derli topludurlar. Saygılar

9 Aralık 2012 Pazar

Man of Simple Pleasures

                   Direk beni tanımlayan bir cümle olarak çıktı karşıma bir gün. Sevdiğim bir grubun sevdiğim bir parçası olmasıyla birlikte bir de baktım 'basit zevklerin adamı' cuk diye oturuyor bana. Çoğu zaman basit düşünmek kolayıma gelir, aklıma yatar, içine girilecek çoğu uğraştan da kurtarır beni. Her işe başlarken dile getirmekten çekinmediğim 'bir şey olacağından değil ya işte...' cümlesi de onu tamamlar niteliktedir aslında.  Hal böyle olunca beni oyalacak zevkler de küçülüp cebime girecek boyuta geliyor. Tarımla gelen yerleşik hayat dönemine kadar göçebe yaşayan dayıların taşınabilir sanatlarla ne kadar mutlu olabileceklerini düşünmüşümdür hep. Hassktrlan! Neyse basit zevkler diyorduk. Tam bu noktada 21yy da ortaya çıkardığım baş yapıtım akla gelir. Kendisi sadece içi su dolu bir kavanoz değil. İçerisinde Matrix'in neosuna göbek deliğinden giren verici, tarayıcı, nereye gittiğini belli edici gibi şeyler barındırıyor. Hsssktrlan!(2) Halk arasında  kelebek mühür olarak da bilinir ve kendisi birçok sektör için uygulanabilir pratik bir üründür. Elektrik borcunu her zaman geciktirdiğimizden kendisiyle eskilere dayanan bi tanışmışlığımız var. Sonuç olarak taşınabilir bir sanat çıktı ortaya. Ötesine berisine gerek yok.

8 Aralık 2012 Cumartesi

1357. maddesinin 13. fıkrasına ithafen: Kafa Kurtarılmıştır

                     Yanlış hatırlamıyorsam bundan yaklaşık bir sene önce tımarhanedeydim. Terapi sürelerinde bizi sınıf görünümünde bir alana kapatıyorlar ve birbirimizle sorunlarımız hakkında konuşmamızı istiyorlardı. Karşımda sürekli uyuklayıp hiç konuşmayan siyah saçlı  bir kız duruyordu. Kırgız olmalıydı ve kültürlerinin devamlılığı için dans etmesi gerektiğini söylüyordu. Tüm gece dans etmiş olmalıydı ki terapi sırasında kafasını yasladığı yerden hiç kaldırmadı. Bir de dünyanın en çirkin kızı vardı. Göz göze gelmemek için direniyordum ki birden bağırmaya başlayınca kafamı oraya çevirmek zorunda kaldım.  Sürekli iyileşme belirtileri gösterdiğini iddaa ediyor, kanıtı olarak elinde tuttuğu kağıtları havaya kaldırıyordu. Gerçekten de o dünyanın en çirkiniydi. Ön sıralarda sorun çıkartmaktan sürekli ceza alan sakallı adam sinirli sinirli etrafına bakıyordu. En son cezasını geçen hafta doktorun üzerine yürümekten almıştı. Onu dört gün boyunca göremedik. Doktorlardan birisi Türk, diğeri ise yanından hiç ayırmadığı siyah çantasında bıçak koleksiyonunu taşıdığını iddaa ettiğim beyaz saçlı yaşlı İngilizdi. Şunu da söylemeliyim ki o, gördüklerimin arasında en delisiydi. İki ay boyunca beni misafir ettiler. Ayrılmam pek kolay olmadı tabiki. Son durum raporlarım arasında kafamı kurtarmış olduğum yazıyordu. Sanırım oradan çıkmama o yardımcı oldu.

Banyo yüzü görmeyen, esrarkeş ve serbest sevişme yanlısı yıllar; 60'lar

                    1967 de Sultanahmet'i mesken tutamaya başlayan İstanbul hippileri için kullanılan bir terimdir kendisi. Çok da hoşuma gitti, harbici yaşanılacak, tadına bakılacak yıllarmış 60'lar. Şehir hayatından kaçıp kurtulma isteği, o dönemin çiçek çocuklarını yaratıyor. Kafayı kurtarmış olmalılar ki  dünyanın üzerindeki tüm bitki, hayvan ve insanlara ait olduğunu kabul eden apolitik bir görüşü savunuyorlar.  Kendilerine asla sınır koymayan, var olan tüm yetkilileri reddeden, komün hayatını savunan özgülükçü bir harekettir deniyor. Ablamız da o kadar kurtarmış olmalı ki kafayı şarkısınında kendini buğdaygillerden, kuraklığa dayanıklı bir bitki olan darı ya benzetip yere düşecek olsam goy beni nice neylersin diyor. Ben bir güzel ceylan olup dağa da çıkacak olsam sen beni nice nelersin kısmı da serbest sevişmeye örnek olarak gösterilebilir. Aynı ablanın Evet mi hayır mı parçası da çoklu sevişmenin ilk örneklerindendir. Dinleyin onu da hak vereceksiniz bana. Bi bağ var şu 60'lı yallarla benim aramda ama anlayamadım. Dinlerken aptal bi gülümsemeyle kafam bir yerde kollarım bir yere dans ediyorum sanırım onlarda aynısını yapıyorlardı. Neyse serbest sevişmeye devam.

7 Aralık 2012 Cuma

Kulak ver!

                     Ahlak kavramına doğrusal bir pencereden bakan kimseleri son bir kez dinledi ve haykırdı; Sınırları belirlenemeyecek olan ahlak,  günümüzde var olan iktidarın elinde bir koz, dayatmaya çalıştığı sansürün en temel sağlayıcısıdır.  Kim ki basın ele alındığında sergilemesi gereken davranışların ve edinmesi gereken karakterin ahlaksal sınırlamalara tabi tutulmasını talep ederse, bilsinler ki onlar sansür uygulamalarının en büyük destekçileridir.

3 Aralık 2012 Pazartesi

Döngü kavramları

alarmlar ötmeye başlar, uyanırsın, sigara içersin, yazar çizersin, ulaşım, tuvalet, duş, düşünürsün, sigara, yazar çizersin, ulaşım, tuvalet, duş, atarsın yere sigayayı,  kahve içersin, tuvaleti ateşe verirsin, bir bakmışsın ev yanmış, beynin yanmış, kafayı kurtarmışsın, her şey kendini çürümeye bırakmış.

Sabah

      Bu sabah veya sokaklarına yeni karıştığım sabahların herhangi biri. Sabah, sabah. Sabahın köründe. Havaların soğumaya başladığını hissettiğim o, ilk sabah. Cebinde dünden kalmış bir adet biletin olduğunu fark etmek, sevindirici oluyormuş doğrusu.