30 Ekim 2012 Salı

Sessizlik

          Gideceğim yerin ilçedeki tek tabelasının bulunduğu yerde dikiliyorum. Yağmur yağmaya çoktan başladı. Çantamın bir kolu koptu durduk yere, tüm aksiliklerin üzerine bir de bu, yaktım bir sigara. Yanımdaki yaşlı anlatmaya başladı gelir gelmez hangi köyden olduğunu, tarif etmeye kalksa da çıkartamıyorum. İki saate aşkın burada beklediğini, daha bir araba dahi geçmediğini söylüyor, aldırış etmeden onaylıyorum. Kızını geçen sene aşağıki köye gelin vermiş, yalnız başına kalıyormuş. Çıkardı o da cebinden bir sigara verdi ateşe. Bir yandan dağılmış sakalını sıvazlıyor diyer yandan beni kesiyor dinliyor muyum diye. Rüzgar bastırdı. Gideceğimiz yerler farklı ama tek güzergahtır bizim oralarda köylere giden yol. Eskiden olsa burada iki dakika beklemezmiş, arabalar bolca geçermiş. Şimdiler de insan da kalmadı buralarda diyor, sıkıntılar başlıyor bende. Neyse yağmur durur gibi oldu, beklemeye devam. Bir iki araba geçiyor ama bize aldırış eden yok, sövmeye başlıyor yaşlı. Ötede beklesek daha iyi olmaz mı diyor ayaz daha fazla bastırır buraya, açıklık alan. Saygıdan değil de hak verdim sözlerine. Beklediğimiz yerde iki üç tabeladan başka hiç bir şey yok. İlerideki beyaz sıvalı cezaevi duvarına verdik şimdi sırtımızı, sanki daha soğuk burası ama aldırış etmiyorum. Eski verimliliğin de kalmadığını söylüyor topraklarda kızının düğün gününü anlattıktan sonra. Yavaş yavaş kuruyor cümlelerini ama konu geçişlerini yakalayamıyorum. Çocukluğundan beri burada yaşarmış ana baba erken yaşta yolcu, geçimini konu komşudan sağlarmış az biraz da toprak işinden anladığını söylüyor. Kızını eski usul bi  de mektepte okutabildiğini söylüyor nedense vurguluyor eski mektep olduğunu. Saatler geçmek bilmiyor. Çantayı yere bırakmak o an aklıma geliyor, kestirememişim uzunca bekleyeceğimizi. Fazlaca bekleyeceğimi hesap etmemişim. Uzun uzadıya taşımışım o yükü sırtımda da  bırakmamışım yere. Durdukça ağarlaşmış sırtımda da fırlatıp atmamışım kıyısından bir yerlere. Neyseki bir araba duruyor az ötede, camdan çıkan bir el işaret yapıyor bizim tarafa. Yaşlı öne atıyor kendini bana da çantalarla arkaya geçmek düşüyor. Ufak tefek, eski model bi araba zor bela sığıyorum. Başka bir hayat dahil oluyor günün içerisine fakat yaşlının anlattıkları hiç değişmiyor. Bana ne anlattıysa atlamadan yanındakine anlatmaya kalkışıyor. Adam pek dinlemeye müsait bi herif çıkmıyor oysaki, kocamış hayatını sığdıramayacağını söylüyor iki kelamın arasına, yarıda kalıyor yaşlının anlatacakları. Sessizlik. Ansızın bir sessizliğe gömülüyor şimdi. Donuk gözleriyle de dağlara dikiyor bakışlarını. Uzun uzun bakıyor sadece.